top of page

TEMA: GÜM!

 

Neydi bu “kent belleği” denen şey? Neydi bu kente adımımı ilk attığımda kulağıma fısıldanan ilk cümle? Bu kentten başka bir kente giderken neydi bu kadar zihnime akın eden şey?

Lisede bahçede top oynarken duyduğum nidalar, balkonda kilim sirkeleyen Şermin Teyzeler, köşedeki kıraathanede tavlada Sedat amcayı mars eden laz ağabey, egsozuyla Nermin teyzenin çamaşırlarını griye boyayan dolmuşlar… Siz de yayalara “yeşil” yandığında yürürken düşünür müsünüz bazı şeyleri? Mesela memleketi, ailenizi, kaybettiklerinizi, kazandıklarınızı, cinayetleri, suçluları, haklısını, haksızını… Bankamatikten para çekip arkamı döndüğümde farkettiğim mendil satan çocuk size de bakmış mıydı bana baktığı gibi? Bu gece sokak lambası bir çökmüş, bükülmüş; yorulmuş gibi sanki, siz de fark ettiniz mi? Göğe ne zaman baktınız en son?

Herkesin yeni bir kente gelmeden evvel hafızasında o kente ilişkin biriktirdiği imajlar/intibalar vardır. Bu tamamen yaratıcılığın, bilmişliğin hayal gücüne dayanan zihinsel bir kent eskizidir aslında. Konuyu Ankara ile kesiştirmek gerekirse herkesin eskizlerinde “terastan Anıtkabir perspektifi” ,“kaleden şehir silüeti”, “kalabalık bir Kızılay”ı, “Cumhuriyet diye bağıran binalar”ı vuku bulur. Oysa ne bir Ankara ne de başka bir kent salt bu imajlara indirgenebilecek kadar anlaşılması basit bir yaşam vaad edemez. Ankara ne bir Mimar Kemaleddin rüyasıdır, ne bir Bruno Taut, Egli planıdır, ne duvarda bir Bentderesi resmidir, ne de tam anlamıyla bir “belediye fantezisi”dir. Ankara aslında bu saydığımız çoğu şeydir, bazen her şeydir ve bazen de hiçbir şeydir. Ankara bir “ne” dir, Ankara bir “ne şehri” dir.

“GÜM”  tıpkı  Ankara gibi tek başına bir anlam ifade etmeyen sonsuz şeyin potansiyelini bağrında taşır. “GÜM” kimi zaman yolda yürüme hakkı elinden alınmış bir yayanın haykırışlarıdır, kimi zaman mimarsız biçimlenmiş mimarinin “ben buradayım” serzenişidir. “GÜM” kimi zaman yaşamımızın orta yerine apansızın düşen bir olayın, arka bahçemizi işgal eden bir iş makinesinin yankısıdır, kimi zaman ülkemizde, kentimizde yaşanan talihsiz olayların patlayışıdır, hafızaya tutunan bir anısıdır  ,kimi zaman gümbürtüsüne uyandığımız talihsiz bir sabahtır.  “GÜM” bazen de kendini duvarlarda gösterecek anonim bir imzadır. Birbirinden nefret eden iki dünyalının manasız kavgalarının sansürüdür.

“GÜM” tek başınayken hiçbir şey…  Ancak bir UMÖB  ile çok şey olabilecek bir şey. Ancak bir UMÖB’de dile gelip çok şeyi kavramamızı sağlayacak bir şey.”GÜM” bu “ne şehri”  nde tartışacağımız her şeydir, ancak bir UMÖB’de tartışılacak kadar derin, dinamik, kararsız bir şeydir belki de.

Hepsini sabahlara kadar konuşup tanımını yapmak için 28 Ocak – 4 Şubat 2017 arasında Ankara’da buluşmak üzere!

UMÖB 16,5_Ankara - “GÜM” Ailesi

bottom of page